Birden fazla zaman akar. Zaman tek değildir. Birbirine paralel
evrenler gibi -bizim ve ötekilerin- zamanlarımız da akar. O statik değil,
canlıdır. Kimi hızlı, kimi yavaş, bazı olaylarda donar, uyuşur, bitkisel
hayata girer. Aynı anda hem anı hem geçmişi hem de geleceği yaşarız. Bazen
insanlarla buluşuruz bazen firaka düşeriz.
Bazen günü kurtarmak gerekir, kararlılığımıza paralel bu tercih yarar
sağlar, doğru bir adım olur. Bir amacımız, bir nedenimiz yoksa kaybettirir. Hem kendimizi hem
geleceğimizi hem ötemizi.
Bu mudur Yazgımız?
Her şey ne kadar da sıkıcı ve seviyesiz.
Eskinin yeniyi ele geçirmeye çalıştığı bir dönemi idrak
ediyoruz.
Eskiden laikler korkardı Türkiye İran olmasın diye.. .Asıl
korkularının Osmanlı Türkiyesi ideali olduğunu pekala biliyorlar.
Acaba diyorum kim yönetmiş, ne olmuş, ne bitmiş diye merak
dahi etmeden yaşayıp gitmek daha mı sağlıklı..➤
Dostluk Karavanı
'her zerrede ölen benim...'
Ne kadar uzaktık Dicleden
Çok yakınında doğmuşken
Dicle ki aşağılarda köpüklerinden
Bir şehir doğurmuş Bağdattır bu senin ülken
Bağdattır bu kardeşim senin ülken
Ayın Dicleye düşüp toprağa yükselmesi yeniden
Ayna koparmak boyuna ayna koparmak güneşten
Senin şehrin benim şehrim ve hepimizin şehri
Bir nehrin şehri ki bizi yıkamıştır ruh ve beden
İçimizde akmıştır gece ve gündüz demeden
Ve bir şehir ki haber verir
Gök yaratılmadan önceki gökten
Görmedim Bağdatı ne kadar görmek istemişken
Bizi mahrum bırakmışlar birbirimizden
..........
Ve bir haberci diyor ki: n'oldu Bağdat
Nerde onu koruyan sur ve perde
İnsan ki yaşar eserde
Devrilen her taş benim taşım
Yakılan her ev benim
Taşta suda hurmada
Kuş boğazında
Otomobil tekerinde petrol zerresinde
Her zerrede ölen benim
Ölen Bağdat benim
Ve diyor ki haberci
Yanan ay sönen gün benim
Çöken akşam gelen geceyim ben
Neden anlamadın bütün bunları sen
Ey Bağdat'ın altın anahtarını küle çeviren
(Sezai Karakoç "Alınyazısı Saati", -Şiirler 8.)
Çok yakınında doğmuşken
Dicle ki aşağılarda köpüklerinden
Bir şehir doğurmuş Bağdattır bu senin ülken
Bağdattır bu kardeşim senin ülken
Ayın Dicleye düşüp toprağa yükselmesi yeniden
Ayna koparmak boyuna ayna koparmak güneşten
Senin şehrin benim şehrim ve hepimizin şehri
Bir nehrin şehri ki bizi yıkamıştır ruh ve beden
İçimizde akmıştır gece ve gündüz demeden
Ve bir şehir ki haber verir
Gök yaratılmadan önceki gökten
Görmedim Bağdatı ne kadar görmek istemişken
Bizi mahrum bırakmışlar birbirimizden
..........
Ve bir haberci diyor ki: n'oldu Bağdat
Nerde onu koruyan sur ve perde
İnsan ki yaşar eserde
Devrilen her taş benim taşım
Yakılan her ev benim
Taşta suda hurmada
Kuş boğazında
Otomobil tekerinde petrol zerresinde
Her zerrede ölen benim
Ölen Bağdat benim
Ve diyor ki haberci
Yanan ay sönen gün benim
Çöken akşam gelen geceyim ben
Neden anlamadın bütün bunları sen
Ey Bağdat'ın altın anahtarını küle çeviren
(Sezai Karakoç "Alınyazısı Saati", -Şiirler 8.)
Kaydol:
Kayıtlar (Atom)