Bu mudur Yazgımız?





Her şey ne kadar da sıkıcı ve seviyesiz.
Eskinin yeniyi ele geçirmeye çalıştığı bir dönemi idrak ediyoruz.
Eskiden laikler korkardı Türkiye İran olmasın diye.. .Asıl korkularının Osmanlı Türkiyesi ideali olduğunu pekala biliyorlar.
Acaba diyorum kim yönetmiş, ne olmuş, ne bitmiş diye merak dahi etmeden yaşayıp gitmek daha mı sağlıklı..➤
Evde oturup Suriyeli yemenli Filistinli çocuk cesetleri saymak neyin habercisi?
Cemaat,camia,hizmet diye diye din adına, en masum duyguları kullanıp devleti ele teslim etmenin bir bedeli olmayacak mı?
Kırkından sonra hayat bu kadar tekdüze,ve iç bunaltıcı bir tekrardan ibaret.
Öyleyse Ahmet kaya erken öldü, en verimli çağında diye boşuna mı üzülüyoruz?
Hem de o kadar ağır ithamlara maruz kalarak..
Ah!
Halbuki daha ne söylesindi, bitmeyen bir tekrarlar ülkesinde niye ağzını yorsundu?
Şizofrenler bastı her yanı, 
Rabbim koru bizi.. 
Aklımıza mukayyet ol..
Her an kayabilir insan!
Hem de en yakınları bile anlamaz.. 
Ta ki kendini rezil edecek bir şey yapıncaya kadar..
Yahu dersin, ya bu adam da kalıbının adamı değilmiş.
Kendini ele vermez bu cins kişiler..
Ağzı başka söyler, eli başka işler.
Allah’ım, bitmez mi bu müzmin hastalık?
Örselenmemiş yeni bir nesil gelmez mi şöyle pırıl pırıl.. 
İçi dışı bir, paylaşımcı ve gelecek kaygısıyla hareket etmeyen?
Bunca bedele, bunca şehide, bunca gence değmez mi?

Bir gece üzülmeden ağlamadan, şu dünyanın haline kahırlanmadan başımızı yastığa koyamayacak mıyız?
Herkesin vaatleri seçim sonuna kadar mı geçerli?
Adil bir devletimiz olmasını istemek abesle iştigal mi?
Devlet güçsüzü korumayacaksa zaten yalan değil mi?
Naylon kadınlar, tivide hayasızca arzı endam ederek  bize nanik yaparken onurlu, dindar  kadınlar yine ikinci sınıf olsun diye miydi bu kadar emek?
Herkes kendi olsa ne olur merak ediyorum?
Neden biz ölüyoruz da birileri sefasını sürüyor?
Çocukların boğazlanması değil de, neden yoksul çocuklar yesin diye  kurban kesmek  vahşi bir ibadet oluyor?
Neden vahşice katliamlar  devam ederken Türkiye, yine aşinası olduğumuz şok halini, koma halini yaşayıp efeleniyormuş gibi davranıyor?
Dünya yeterince kanlı değilmiş gibi bir de afişlerde, ekranlarda bol kanlı filmler gösterilmesine izin verilirken o ahlaklı nesil acaba laboratuvar ortamında mı yetişecek?
Toprak kanla mı sulanır? O zaman daha yüksek verim mi alınır? 
Var mı bu konuda Brüksel menşeli araştırma sonuçları elimizde..
Enver Paşa ve arkadaşlarının yedi cephede savaşı kazanırken yenilmesi, ümmetin darmadağın olması adalet midir?
Allah’ım! Söz verdiğin adalet nerede?
Özgürlük diye eşcinseller hakları hatıra gelen, kadın hakları diye tuzu kuru feministlerin meydanlara çıktığı, işkencecilerin demokrasi havarisi, imansızların en dindar olduğu ve din pazarladığı, hayatların, değerlerin dolara endeksli olduğu, büyüme rakamlarının borusunun öttüğü bir dünyadan daha büyük ceza-cehennem var mı?

Çocukluğumdaki gibi tıpkı başımız yukarıda ve seke seke yürüyemeyecek miyiz?
Bir daha, bir daha, daha kaç defa daha aynı davalar için kaç nesil daha kırdırılacak? 
Kaç defa daha küsecek insanlar hayata?
Aynı banallikle nereye kadar sürecek “Çocuklar duymasın” ve renk katacak sıkıcı hayatlarımıza?
Şu iktidar hırsı daha ne kadar sürecek en güzel aşk dizilerindeki?
Aşk ne zaman aşk olacak ve hayat vicdanlı ve dürüst bireylerin oyun sahası?
Dizilerde, en kusursuz cinayet ve sabotaj yolları öğretilmekten ne zaman bıkılacak?

...........

Ahmet Kaya şarkıları ruh halimin tercümanı olmaktan çıkıp, yetmişler gibi nostalji mertebesine insin, istiyorum.
Ahmet Kaya üşür gurbette. Hem de o mezarındaki soğuk kabartması sızlatıyordur kemiklerini, sanki Müslüman evladı değilmiş gibi.
Hele bir de kabri başına gidip bir Fatiha okuyamazken ..
Gurbette ölmek yazgımız mıdır? 
Yazgımız mıdır Mehmet Akif gibi İstiklal marşını yazıp Mısır’da sürgün olmak?
Yıllığını almayan çoban misali koca bir ümmetin yazgısı?
Bu mudur payımıza düşen?
Adalet ve onurlu bir hayat hayal mi,dir Zümrüdü Anka kuşu mudur?


Hiç yorum yok:

Yorum Gönder