Babür Kitabından...
Kabil'den sonra nehir boyunca inince, Dokuz şelale, Nenehar mıntıkasının sağ koluna gelinir ki, buranın alçak vadileri kar nedir bilmez. Nehir, güneyde Alpler kadar yüksek Sefid Kuh zinciri ile kuzeyde Hindikuş yamaçları arasında yer yer daralıp genişleyen bir yatakta akar.
Sol sahildeki Lamgan'da Nuh peygamberin babası Lameş'in mezarı vardır, zaten adını da Lameş'ten alır. s.61
Kabil'in banliyösü, kuzeydoğusundan karların eksik olmadığı dağlarla çerçevelenmiş meyve bahçelerinin mesut gülüşünü etrafa yayar. Eski kralların sarayı güneydoğuyu taçlandırır. Burası bahçelerle süslü yüksek bir tepedir; bu bahçeler ölümsüz (!) peygamber İlyas'ın ayak izinin yakınındaki bir kaynağın sularıyla sulanır. s.60
Gazne, 2350 metrede kerpiç evler, donuk ve karanlık bir kasabadır. Derler ki; Gazne, yeryüzünün cehennemidir ama Allah daha başka bir cehennem için buradan vazgeçmiştir.
Gazneli Mahmud, Babür'den beş yüzyıl önce bütün Afganistan ve Doğu İran'a hakim olmuş Keşmir, Ud ve Vindya dağlarına kadar Hindistan'a hakim olmuştur. s.62
Babür'ün önceleri sahip olduğu ülke Afganistan'ın bir bölümü kadardı, en yüksek ve en vahşi kısmı. Burası çeşitli kabilelerden mürekkep bir nevi Babil kulesiydi. On bir, on iki dil konuşulurdu. Türkçe, Farsça, Moğolca, Peştuca daha doğrusu Afganca ve çeşitli lehçeler... s.63
Herat'ta Hoca Abdullah el Ensari'nin türbesi vardır ki, türbeye 'çamaşırhane' denir. Şairin dediği gibi; 'İlahi rahmetin bulutları, insanların kara günahlarını orada temizliyor'. Mevlana Nureddin Abdurrahman'ın da türbesi bulunur. Kendisi Camidiyeli olup doğduğu yerle anılır. s.75-76-77
Kaydol:
Kayıt Yorumları (Atom)
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder