5-5- 2020
Sahurdan sonra biraz tivit attım sonra yarım saat bulaşık yıkadım. Ki bu defa çoğunu makineye attım. Kalanlar bakır cinsi cezve, melamin tabak vs. onları da elde yıkayıp ocagı sil, masayı sil derken bir de baktım hava aydınlanmış. Uzanıp kitabımı elime aldım. Karamazov kardeşlerin ikinci cildi.
Tekrar tekrar okumayı seviyorum. Aradan yıllar geçince hem ayrıntıları unutuyorum hem de bakalım yine beğenicek miyim merak ediyorum. Kitap aynı olsa da bizi etkileyen kısımlar her defasında değişiyor. Çünkü biz de değişmiş oluyoruz. Her defasında yine yazara ve eserine hayran olurum genelde, hayata dair pek çok ipucu bulurum, hatta kendi seçimime hayran olurum genelde.En güzeli de duygudaşlıktır. En azından okuduğuyla duygusal bir bağ kuranlar için bu böyledir.
Mübarek
kitap da odun mesabesinde bu arada. Yayınevleri masa başında oturarak okuyan akademisyenleri
baz alıyor kitap basarken galiba. Halbuki akademik okuma yapmayan benim gibi sıradan
okurların çoğunun uzanarak veya oturup eliyle tutarak okuduğuna eminim.
Baskı eski
olduğu için birinci cildin yarısı kopup dağıldı zaten. Bence ideal sayfa
sayısı iki yüz, iki yüz elli civarı olmalı. Fazlası bilek ve omuzları zorluyor.
Konu da çetrefilli ve psikolojik tahlillerle dolu olunca elli, yüz sayfa
okumadan bırakamıyor insan. En sonunda gözler sulanmaya, beyin karıncalanmaya
başlayınca bırakıp dalıyorsun. Dalamazsan tekrar okuma gözlüklerini takıp devam
ediyorsun. Bazen de başka bir kitapla
devam ediyorsun. Uykuyu beklerken boş duramıyorsun amma aslında uyku açısından
yanlış bir yöntem, lakin alışkanlık..
Çocuklar küçükken
evde masa yoktu, yerde tahta sinide yemek yenir, ödevler de yerde yapılırdı. Ama özenti olarak illa da odaları olsun isterlerdi. Sonunda aldık. Bu sefer de salondaki sohbet ortamından uzaklaşmak istemediler. Çalışma masasında ders yaptırmaya çocukları bir türlü
alıştıramadık, nerdeyse zorla gönderiyorduk. Yanımızdan ayrılmamak için adeta
direniyorlardı. Salonun ortasına çantalarını boşaltıp yapıyorlardı derslerini yere
uzanarak.
-Aile çok
koruyucu olunca sanki onlardan uzaklaşma isteği güçleniyor. Aile normal davranınca da
çocuklar eteğimize yapışıyor. Biz asla modern falan olamayız asla! Çocuğu olanlar beni
çok iyi anlarlar. Bu sadece kadınların, annelerin kaderi de değil.-
İş ve
akademi dünyası da böyledir bizde. Hadi bizimkiler çocuk diyelim koskoca kelli
ferli adamlar ömürlerini ona buna sataşarak, dalaşarak, küsüşerek geçirmekten
iş yapamaz. Oturaklı bir patron veya ilim, bilim adamı vs. karakteri
oluşturamaz. Bu özveri ve disiplin ister. Kimsenin bu kadar gayrete sabrı
yoktur. Onun için dışarı gidenler bu konularda daha o disiplinde daha başarılı
olur.
Dövletimiz de
aynıdır, kişiler eliyle işlediği ve kurumsal bir kimlik kazanamadığı için işin
sonu illa lakaydiye, kan davasına, goygoya varır. Herkese şamil bir el kitabı yokturdur.
Tarihimiz hakeza. Şahit olduğumuz zaman dilimi, bin(lerce) yılın bir özetidir aslında.
İşte böyle yatarak kitap okumak da, değiştirilmesi
zor bir alışkanlık! Disiplin bizi bozar ve dahi gerer. En verimli olduğumuz zamanlar kendimizi en rahat hissettiğimiz zamanlar olur. Her toplumun normal'i farklı işte!
İnsan beyni böyledir
işte nereden nereye?! Ama yine de kalın kitap zulümdür.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder